Taraflar arasında görülen davada .... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 16/12/2015 tarih ve 2010/215-2015/1079 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
DAVA:
Davacı vekili; müvekkilinin 1998’den beri .... ile tek yetkili distribütörlük sözleşmesi bulunduğunu ve “Tempur” markalı yatak, yastık, baza vb. ürünlerin Türkiye’deki tek yetkili ithalatçısı ve satıcısı olduğunu, müvekkilinin ... markalı ürünleri ülkeye getirdiğini, sattığını ve bu ürünleri tanıttığını ve büyük reklam harcamaları yaptığını, böylece ürünün marka değerini arttırdığını, müvekkili ile aynı tür ürünleri satan ve ürünlerinde “....” markasını kullanan ortakları da aynı olan ve birlikte hareket eden davalıların 02.03.2009’dan itibaren müvekkilinin İzmir bayii’nden “Tempur” markalı ürünleri alıp satmaya başladıklarını, özellikle... bölgesinde “Yatsan” showroomlarında “Tempur” tabelası astıklarını, böylece Tempur ürünlerinin tanınmışlıklarından yararlandıklarını, henüz müvekkili ile dava dışı Dan-Foam APS arasındaki sözleşme devam ederken davalı şirketlerin “Tempur” markalı ürünlerin Türkiye distribütörlüğünü alacakları söylentilerini çıkardıklarını, bu sebeple müvekkili şirketin bayi ağının zayıfladığını, davalıların “Tempur” markalı ürünleri İzlanda'da tek satıcısı olan dava dışı şirketten Türkiye’ye ithal ettiklerini ve ithal ettikleri ürünleri müvekkilin satış fiyatından %50 daha ucuza sattıklarını, böylece müvekkili şirketin satış ağının daraldığını, davalıların müvekkili şirketin yapmış olduğu tanıtım, reklam ve bilgilendirmelerden haksız yere yararlandıklarını, müvekkili şirketin itibarının sarsıldığını ve dolayısıyla manevi zarara uğradığını, bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek haksız rekabetin men’ine, haksız rekabet nedeniyle uğranılan şimdilik 500.000,00 TL maddi zarar ile 500.000,00 TL manevi zararın ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında maddi tazminat talebini 2.285.333,00 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalılar vekili; davacı şirketin dava tarihi itibariyle tek satıcılık sözleşmesinin sona erdiğini ve “Tempur” markalı ürünler ile bir alakasının kalmadığını, müvekkillerinin paralel ithalat yapmalarının hukuka aykırı olmadığını, bu nedenle haksız rekabetten bahsedilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; kural olarak, paralel ithalatın tek başına haksız rekabet teşkil etmeyeceği, ancak davalıların paralel ithalat yoluyla temin ettikleri ürünleri satarken haksız rekabet hukukunun temel ilkelerinden olan emek ilkesini ihlal ettikleri, davacı şirketin büyük masraf ve önemli emekler neticesinde oluşturduğu pazar payından haksız yere faydalandıkları, paralel ithalatın sunduğu fiyat avantajını o dönemdeki “Tempur” distribütörü olan davacı şirketin pazardan çekilmesine yol açacak şekilde kullanmış oldukları, bu durumun haksızrekabet teşkil ettiği ve bu nedenle davacının uğramış olduğu zarardan sorumlu oldukları, davacının haksız rekabet nedeniyle zararının 357.726,32 TL olduğunun belirlendiği, ayrıca 100.000,00 TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle haksız rekabetin tespiti ve men'ine, 357.726,32 TL maddi tazminat ile 100.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
YARGITAY İNCELEME:
1- Dava, davalıların eylemlerinin haksız rekabet oluşturduğunun tespiti, men’i ile maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkin olup, mahkemece yazılı şekilde, davacının “Tempur” markalı ürünlerin Türkiye’deki tek satıcısı olduğu dönemde davalıların eyleminin paralel ithalat niteliğinde olduğu ve paralel ithalatın tek başına haksız rekabet teşkil etmeyeceği, ancak davalıların paralel ithalat yoluyla temin ettikleri ürünleri satarken haksız rekabet hukukunun temel ilkelerinden olan emek ilkesini ihlal ettikleri, davacı şirketin büyük masraf ve önemli emekler neticesinde oluşturduğu pazar payından haksız yere faydalandıkları gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, tek satıcılık sözleşmesi, sağlayıcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde ve sürekli bir sözleşme olup, bu sözleşmeyle yapımcı, ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında göndermeyi buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmayı yüklenir. Tek satıcılık sözleşmesinde, sözleşmelerin nisbiliği ilkesi uyarınca kural olarak edimler ve yükümlülükler bu sözleşmenin taraflar arasında yani yapımcı ile tek satıcı arasında karşılıklı olup, üçüncü kişilere herhangi bir yükümlülük getirmez. Zira tek satıcıya bu bölgedeki tekel hakkını tanımak ve bu olanağı sağlamak yapımcıya düşen akdi bir edim olmaktadır. O halde tek satıcının bu hakkını üçüncü kişilere karşı haksız rekabet yolu ile koruması ilke olarak mümkün değildir. Ayrıca, mahkemenin kanaatinin aksine, tek satıcının Türkiye’de reklam, büyük masraf ve önemli emekler harcayarak pazar sağlaması ve markayı tanıtması da aynı malı paralel ithalat yoluyla yasal yollardan menşei ülke haricindeki başka ülkelerden ithal edip, paralel ithalatın sunduğu fiyat avantajından yararlanarak satan kişilerin haksız rekabet kuralları uyarınca men edilmesine neden teşkil etmez.
Somut olayda, davacı vekili tarafından, diğer sebepler yanında, davalıların “Tempur” markalı ürünlerin İzlanda'da tek satıcısı olan dava dışı şirketten Türkiye’ye ithalat ettikleri ve ithal ettikleri ürünleri müvekkilinin satış fiyatından %50 daha ucuza satarak müvekkili şirketin satış ağını daralttıkları ileri sürülmüş ise de, dosya kapsamı itibariyle davalıların, “Tempur” markalı ürünlerin, İzlanda’da yerleşik o bölgenin yetkili distribütörü olan şirketten yasal yolla temin edilen orjinal ürünler oldukları anlaşılmaktadır. Bu haliyle davalıların eylemleri, ücretini ödemek suretiyle bir başka bölgedeki tek satıcıdan aldıkları “Tempur” marka orijinal ürünleri satmaktan ibaret olup, yukarıda değinilen ilkeler ve açıklamalar ışığında, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununun haksız rekabete ilişkin hükümlerini ihlal eder nitelikte fiilleri mevcut değildir. Ayrıca, davacı tarafından ileri sürülen diğer sebeplerin de söylentiden ibaret olduğu anlaşılmakla birlikte davacıyı aldatıcı veya iyiniyet kurallarına aykırı hareket edildiği hususları da ispat edilebilmiş değildir. Bu durumda, mahkemece, sözleşmelerin nisbiliği ilkesi uyarınca, sözleşme konusu ürünlerin iç piyasasında tanıtılmasıyla ilgili olarak davacının ancak kendi akidine karşı ileri sürebileceği hususları üçüncü kişi konumundaki davalılara karşı ileri süremeyeceği, davalıların paralel ithalat yoluyla “Tempur” markalı ürünleri yurt içinde ve daha ucuz fiyatla piyasaya sürmesinin haksız rekabet teşkil etmediği, davacının ileri sürdüğü diğer sebeplerin ise ispatlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmek gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin tüm, davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:
Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 22/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11.HD 22.01.2018 E.2017/2676 - K.2018/479
Comments